Yıllardır AİHM ve AYM davalarını yakından takip eden, insan hakları alanında mücadele eden Avukat Hatice Yıldız İMCHaber24 yazarı Cüneyt Alphan’ın sorularını yanıtladı
Yıldız ; İnsan hakları, KHK, 15 Temmuz Darbe süreci ve sonrası ile iç hukuka ilişkin gazeteci Cüneyt Alphan’a
önemli açıklamalarda bulundu.
Cüneyt Alphan’ın Avukat Hatice Yıldız ile yaptığı röportajın tamamı ;
Yirmi üç yıldır avukatlık yapan, AHİM, AYM davalarını çok yakında takip eden, insan hakları alanında mücadele eden Avukat Hatice Yıldız’la, başta insan hakları, KHK, iç hukukumuzun durumu ve 15 Temmuz darbesi sürecinde ve sonrasında yaşananlarla ilgili bir röportaj yaptım.
AYM’nin bazı KHK Maddelerini iptal etmesi:
Anayasa Mahkemesinin CHP’li vekillerin başvurusu üzerine bazı maddeleri iptal etmesiyle ilgili Yıldız, şu değerlendirmeyi yaptı.
Yıldız; “Bir kısım CHP vekilleri, 25 Temmuz 2018 tarihinde yasalaşan 7145 sayılı torba yasada yer alan ve OHAL dönemi uygulamalarını neredeyse kalıcılaştıran bazı maddelerin iptali talepli olarak AYM ye müracaat etmişlerdi. İki ayrı başvurunun birleştirilerek görülen dava sonuçlandı. Dava esasen 30 Haziran 2022 tarihinde sonuçlanmış ancak kararın yazımı ve resmi gazetede yayınlanması 6.5 ay zaman almış görünüyor. Öncelikle AYM kararları RG yayınlandıktan sonra hüküm ifade ettiklerinden yayınlanma süresinin bu denli uzun olmasının bir kısım hak mahrumiyetlerine sebebiyet verdiği kanaatindeyim. Kararların yazım ve yayınlanma sürelerini hızlandıracak mekanizmalar geliştirilmeli. Karar eksikte olsa çok önemli. Esasen bu karar ile bir yönüyle
OHAL KHK’lılarının hukuka uygun olmadığı, AYM tarafından da ortaya konuldu diyebiliriz.
Anayasa Mahkemesi hangi maddeleri iptal etti?
AYM’nin hukuka aykırı bularak iptal ettiği maddelerle ilgili Yıldız, şu bu bilgileri verdi:
“Kamu görevinden ihraç edilen öğretim üyelerinin, göreve iadesi durumunda İstanbul, Ankara ve İzmir illeri dışına atanması hükmünü;
-TSK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Dışişleri Bakanlığı kadrolarından ihraç edilenlerin göreve iade edilmeleri durumunda Araştırma Merkezi’nde istihdam edilmeleri hükmünü,
– Emekli asker ve emniyet mensuplarının rütbelerinin idari kararla sökülmesi hükmünü
– Milli Güvenlik Kurulunca (MGK) devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların silah ruhsatının iptal edileceğine yönelik hükmü,
– Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet ve Dışişleri’nde çalışanlar, göreve iade edildiklerinde eski görev yerlerine değil bu kurumlarda kurulan Araştırma Merkezleri’nde istihdam edilmeleri hükmünü,
– Meslekten çıkarılan kamu görevlileri ile haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenler ve bunların eşlerinin pasaportlarının iptaline imkân tanıyan düzenlemeyi,
-Sanık ve müdafisi olmaksızın dosya üzerinden tutukluluk incelemesi yapılmasını mümkün kılan hükmü
-Göreve iade olanların maddi-manevi tazminat taleplerinin önüne kapayan yasa hükmünü iptal etti.
AYM Kararı bir yönüyle kamudan ihraçların da hukuka aykırı olduğunu kanıtlıyor. Kararda önemli vurgulardan biri kamu görevinden çıkarılanların silah ruhsatının iptal edileceğine ilişkin hükmün iptali kararında, AYM, MGK ve dahi başkaca bir idari kurumun, bir kişinin milli güvenliğe aykırı yapılara aidiyeti veya mensubiyetine kararı vermeyeceğine belirtiyor. Tam bu noktada, salt bu karar gerekçesi dahi şu ana kadar yapılan ihraçların da hukuksuz olduğunu ortaya koyduğu kanaatindeyim. Zira pek çok ihraç kararı kişinin çalıştığı kurumun kanaatine dayandırıldı. Kurum kanaatleri ihraç işlemine dayanak gösterildi. MGK bir kişinin irtibat ve iltisakı kararı veremeyeceğine göre çalıştığı kurumlarda bu kararları veremez.
AYM’nin “irtibat” ve “iltisak” ile ilgili kararı:
AYM’ bu kararında İrtibat ve İltisak kavramını uzun uzadıya tartışarak esasen hukukta yeri ve değeri olmayan bu ifadelere bir nevi hukuki değer atfetmiştir. Kararı bu yönüyle doğru bulmuyorum. Hukukta “irtibat” ve “iltisak” diye bir kavram yoktur, objektif bir durum değil, Bu yönüyle kararı eleştiriyorum.”
AYM Kararlarının geriye yürümezliği ilkesi sebebiyle hak mahrumiyetleri giderilmiş olacak mı?
Anayasa 153. Madde kapsamında AYM kararları geriye yürümez tek istisnası kazanılmış haklardır. Ancak burada mağduriyet, yaşayanlar bakımından örneğin görevine iade olmuş ancak yasa engeli sebebiyle maddi-manevi tazminat davası açamamış kişiler yine rütbeleri sökülmüş olan personeller, Ankara İzmir İstanbul da görev yapmalarına rağmen buralara iade edilmemiş akademisyenler AYM kararının resmi gazetede yayınlanmasından itibaren kurumlarına yazılı olarak başvuru yaparak bu taleplerinin reddi halinde idare mahkemesinde dava açmalıdırlar.
AHİM Büyük Dairenin Önündeki Yalçınkaya Dosyasının Duruşması 18 Ocakta yapıldı.
Terör örgütü üyeliği suçlamasının en önemli enstrümanlarından biri kabul edilen bylock’la ilgili olarak AİHM Yalçınkaya başvurusunun duruşması 18 Ocak 2023 tarihinde yapıldı. Dosyada sadece bylock kullanım isnadı değil, bankasya hesabı, sendikaya üyelik, tanık beyanı, çocuklarına yapıya gönderme isnatları da olduğunu belirten Yıldız; şu önemli tespitlere dikkat çekti:
“Bu oldukça önemli bir davadır. Öncelikle günümüzde yapılan terör yargılamalarında kriter olarak ortaya konulan tüm hususlar bu dosya bünyesinde mevcut. Ayrıca AHİM Bylock’la ilgili bir kısım ihlal kararları vermişti. Ancak o başvurularda Bylock tespit tutanağı denilen bizim yargımızın çok önem atfettiği tutanak mevcut değildi. Bu başvuru dosyasında Bylock tespit tutanağı evrakı var. Bu yönüyle bu davada çıkacak karar tespit tutanağı bulunan binlerce dosya yönünden emsal teşkil edecek. Yine Yalçınkaya davasında bylock delilinin hukuka aykırı delil olup olmadığının da tartışılması bekleniyor. Dava 17 Hâkimden oluşan büyük daire tarafından karara bağlanacağı için karara karşı itiraz yolu bulunmamaktadır. AİHM büyük daire kararında bylokc’un hukuka uygun elde edilmiş bir delil olmadığı, silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasının kanıtı olmayacağı şeklinde bir karar verdiği takdirde bu kararın pilot karar kabul edileceğini AİHM’in 5 yargıçlı dairelerinin, elindeki bütün dosyalarda Büyük Dairenin kararına atıf yaparak davaları sonuçlandıracağını öngörüyorum.
Kararın yazımı ve ilanı mutlaka zaman alacaktır. Bu konuda kesin bir süre vermek doğru olmaz. Ancak ben 5-6 ay içinde yazılıp ilan edileceğini düşünüyorum. Çünkü AİHM daireleri önünde bekleyen fazlaca sayıda dosya var.
Daireler büyük daire kararına göre hareket edecek. Büyük dairenin bu sebeple dahi kararı yayınlamayı çok geciktirmeyecektir diye düşünüyorum.
Bu davada ihlal kararı çıkacağını bekliyorum. AİHS’nin pek çok maddesinin ihlal edildiği iddiası ile yapılan bu başvuruda kaç madde bakımından ihlal kararı çıkacak göreceğiz.
Bu tarihe değin, 2016-2022 arası terör yargılamaları sebebiyle Türk Hükümeti hak ihlalleri sebebiyle AİHM kararları kapsamında 5 milyon 247 bin 915 TL tazminat ödedi. Fakat şu ana kadar karara çıkan dosya sayısı 1500 civarında. Önümüzdeki yıllarda AİHM’e çok daha fazla dosya gidecek. AHİM’e gitmeyen önemli dosyalardan biri de ihraç dosyaları. Çünkü OHAL komisyonu 4-5 yıl gibi bir zaman kaybı yarattı. Oyalama komisyonu olan OHAL komisyonunun görevi 12 Ocak 2023’te bitti. Yani OHAL Komisyonu kapandı. İhraç edilen kamu personelinin büyük bir kısmının iç hukuk yollarını tüketme aşaması henüz sonuçlanmadı. İhraç edilen yüz binlerce insan bakımından iç hukuk yolu bittikten sonra olumlu bir karar veya siyasi bir irade hukuksuzluğa son vermediği takdirde ihraç dosyaları AİHM’e taşınacak.
15 Temmuz Darbe Davaları da AHİM’e Gidecek…
KHK davalarını takip eden ve insan haklarıyla ilgilenen biri olarak 15 Temmuz Darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorum üzerine Av. Hatice Yıldız; şu çarpıcı tespitleri yaptı.
Türkiye aleyhine 2015 ile 2021 yılları arasında yapılan, yani 6 yıllık bir süreçte, 69 bin 302 başvuru yapılmış. AHİM bunların 49’bini ‘kabul edilemez’ buldu. İlk ihraçlar zamanında yargı yolu kapalıydı, ilk 30 bini Ocak KHK’sı çıkana kadar yargı yolu kapalıydı. OHAL Komisyonunu AHİM tavsiye etti Türk hükümetine. Şu an AHİM önünde 15 bin 251 başvuru bekliyor Türkiye’den…
4 bin 848 tanesini Türk Hükümetine tebliğ etti, savunma istedi. Şu ana kadar bin 152 incelediği dosya var. Bunların 1005 tanesinde hak ihlali kararı buldu. Yüzde 90 hak ihlali kararı buldu. Yani yapılan başvuruların yüzde 90’ının da hak ihlali kararı verdi.
“15 Temmuz Aydınlanmadı…
Son 7 yıldır çoğunlukla ihlalleri, mağduriyetleri, cezaevlerini konuşur olduk. Elbette bunlar oldukça çok önemli, fakat altı yıldır inatla ve ısrarla hep şunu söylüyorum, 15 Temmuz aydınlatıldı mı? Elbette hayır. 15 Temmuz halen pek çok alanı gri kalmış bir olay. Ne meclis ne de yargı 15 Temmuz’un aydınlanması konusunda etkin bir gayret ve çaba göstermedi. Biz 15 Temmuz bataklığını kurutmuyoruz bataklığın yaydığı sinekleri kovalıyoruz.
15 Temmuz kesinlikle tüm yönleriyle aydınlanmış bir darbe girişimi değildir. Darbe dosyaları da yavaş yavaş AİHM e müracaat sürecine girdi. O zaman ne olacak? Darbe dosyaları incelendiğinde o davalarda da önemli hak ihlalleri yapıldığı, sanıkların toplanmasını istediği delillerin toplanmadığı, delil müşterekliği sağlanmadığı gibi pek çok konuda ihlal kararı ve dahi yeniden yargılama gündeme gelecek.
Tüm dünya 15 Temmuz olayının ne denli karanlık bırakıldığını yargılamalarda ne fahiş hak ihlalleri yaşandığını görecek.”
Yıldız’a; Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un; “Devletin kendini koruma refleksiyle ihraçları yaptığını” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Diye sordum.
Yıldız; “Kurtulmuş’un bu açıklamasını doğru ve yerinde bulmam hukukçu kimliğimle bağdaşmaz. Devletin sınırları hukuktur. Devletin refleksle, keyfi hareket etmesini engelleyen şey de zaten hukuktur. Aslında o açıklamanın diğer bir anlamı da bir yerde günah çıkarmadır. Yanlış yapıldığının kabulüdür, bu yanlışa kılıf bulma arayışıdır. Devlet, can ve mal güvenliğini, düşünce hürriyetini, hukuki ve demokratik haklarını korumakla yükümlü olduğu vatandaşına karşı refleks geliştiremez.
Biz de maalesef, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışı, “yeter ki devlet yaşasın kaç insan ölürse ölsün” anlayışına evrildi.
Devlet geçmişle yüzleşmeli ve hesaplaşmalıdır. Helalleşme sözle değil hukukla olur” dedi.
Ülkeyi karanlık bir 15 Temmuz sonrası rejim değişikliğine gitti. Rejim değişikliğine neden ihtiyaç duyuldu, rejim değişikliği hangi kronik sistemsel sorunumuzu çözdü hiç konuşulmuyor tartışılmıyor. Oysa karanlık, sağlam olmayan zeminler üzerinden gelecek inşa edemeyiz.15 Temmuz sonrası yargının bütünüyle siyasetin aparatı haline geldiği artık hepimizin malumu. Devlet, yıllarca azımsanamayacak bir emek, mesai, bütçe harcadığı, eğittiği çok önemli bir beyin gücünü sistemin dışına attı.
Ülkenin elde kalan eğitimli insan gücü ile geleceğin Türkiye’sini inşa etmesini çok mümkün olmadığı kanaatindeyim. 15 Temmuz’u mutlaka aydınlatmalıyız. Sadece 15 Temmuz da değil, geçmişteki tüm karanlık olayları aydınlatmalı ve hukuk önünde sorumlulardan hesap sormalıyız. Çok uzak değil daha 10-15 yıllık periyottaki olayları Roboski’yi Gar katliamını aydınlatmayan devlet toplum olamaz. Devlette helalleşme, ancak kanun ve hukuk yoluyla sorumlular hukuk önünde yargılanarak mümkündür” dedi.
Değerli zamanlarını ayıran Avukat Hatice Yıldız’a bir kez daha teşekkür ederim.