Kürt gencin ajanlık dayatmasından kaçışıÖzellikle Türkiye’de Türk Milli İstikbarat Teşkiat’ı birimlerince, son bir kaç yıldır Kürt gençlerine yönelik yaygınlaştırılan “ya ajanlık, muhbirilik yaparsın ya da ölürsün’ tehdit, keyfi gözaltı ve işkence olayları sıklaştı.Türk Mit’i tarafından çoğunlukla ölümle ve aileleriyle tehdit edilen ve ajanlık dayatmasına maruz kalan Kürt gençleri sesiz kalmak zorunda kalıyor. Bütün işkencelere rağmen herhangi bir kuruma veya doktora gidip rapor almaktan korkuyorlar. Bu durumu yaşayıp adını açıklamak istemeyenlerden biri de HDP’li S. adli bir Kürt genci. S., MİT’in ajanlık dayatması, işkence ve keyfi gözaltılarına dayanamayıp ülkesini terk etmek zorunda kalan Kürt gençlerinden yalnızca biri. Ailesini ve sevdiklerini geri de bırakarak, Avrupa’ya ulaşmasına rağmen konuşmaktan çekindiğini ifade eden S., ‘Zaten polisler beni her gözaltına aldıklarında kimseye bir şey söylersen “seni de aileni de yok ederiz, öldürürüz”, diyorlardı. Kendimi ve ailemi korumak için susmak zorunda kaldım’ dedi.Türk MİT’nin ajanlık ve ölüm tehditlerinden kaçan S., “Ben Avrupa’ya ulaştım ama ailem Türkiye’de hala tehdit altında. Ben çıktıktan sonra polisler ailemin evine baskın yaptı. Polisler benim nerede olduğumu sormuşlar ve evde arama yapmışlar. Polis baskısından dolayı eşimin ve küçük çocuklarımın psikolojisi bozuldu. Eşim ve çocuklarım evini terk edip, babasının evine kaçmak zorunda kaldı” diye konuştu.S. konuşmasının devamında şöyle dedi: “Ben Mersin’de kendi mahallemde cadde de yürürken önümü kesen polisler beni (Haziran 2020’de) gözaltına aldı ve karakola götürdü. Burada sürekli kafama, sırtıma ve yanlarıma vuruyorlardı. Burada 8 saat gözaltında kaldım. Gözaltı süresince işkence, kötü muamele gördüm ve hakarete maruz kaldım” ifadelerini kullandı.Polislerin, HDP’nin terörist bir örgüt olduğunu ve orada neden çalıştığını sorduklarını belirten S., “Daha sonra HDP parti binamız kuşatıldı ve yine gözaltına alındım. Siyasi etkinliklerimiz gerekçe gösterilerek sorgulandım” şeklinde konuştu.Yine Mart 2022’de parti binasından çıktıktan sonra tekrar gözaltına alınan S, şunları söyledi: “Beni bir arabaya zorla bindirdiler ve bir dağa götürdüler, 18 saat boyunca dağda rehin tutuldum. Ya bizimle çalışırsın, ya da seni burada öldürürüz, diyorlardı. Daha sonra polisler, beni orda bulunan bir köpeğin önüne attıp, köpeği üzerime saldılar. Polisler sürekli dövuyorlardı. Her türlü işkenceye maruz kaldım”. Yapılan işkence ve ölüm tehditleri nedeniyle öleceğini düşündüğünü dile getiren S., “Aynı zamanda benden kendilerine ajanlık yapmamı istediler. Yine bana tanımadığım 5 fotoğraf gösterdiler. Bunları tanıyıp tanımadığımı sordular. Tanımadığımı söyleyince yine dövdüler. Daha sonra beni dağdan indirip şehre yakın bir yere getirip, bıraktılar. Yani sabaha karşı saat 03. 00 civarında beni serbest bıraktılar. Yaşadığım işkence ve ölüm tehditleri nedeniyle sadece yakın akrabam, ailem ve bazı arkadaşlarıma söyledim. Bugün konuşurken bile korkuyorum. Çünkü ailem tehdit altında” diyerek bundan kaygı duyduğunu söyledi.