Ercan Kanar yazdı
Seçme seçilme hakkı en temel haklardandır. Demokrasinin olmazsa olmazıdır. Anayasanın 67. maddesinde teminat altına alınmıştır. Keza İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 21. maddesinde, keza Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 25. maddesinde, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek 1. protokolün 3. maddesinde vurgulanmıştır.
Erdoğan 2014 ve 2018’de olmak üzere iki kez Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Anayasada 2007 yılında yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanlığı süresi 7 yıldan 5 yıla düşürülmüş, ayrıca aynı kişinin sadece 2 kez seçilebileceği hükmü vurgulanmıştır. Anayasanın 101. maddesi kuşkuya yer vermeyecek şekilde gayet açıktır. Bu maddede bir kimse en fazla iki kez Cumhurbaşkanı seçilir denmektedir. Aynı kişinin tekrar seçilebilmesini Anayasanın 116/3. maddesi koşula bağlamıştır. Bu koşul; Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Büyük Millet Meclisinin 3/5 çoğunlukla seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, yani 360 üyenin oyuyla karar vermesi halinde tekrar aday olabileceği koşuludur. Böyle bir çoğunluk erken seçim kararı olmadığına göre Erdoğan tekrar aday olamaz.
Yüksek Seçim Kurulunun, anayasanın amir hükümlerine uyarak Erdoğan’ın adaylığını ret etmesi gerekir. Ne var ki yapısı itibariyle Yüksek Seçim Kurulundan anayasaya uygun karar beklemek mümkün görünmemektedir. Şu anda Yüksek Seçim Kurulu adeta Erdoğan’a biat eden bir kurum niteliğindedir.
7 asil 4 yedek üyeden oluşan Yüksek Seçim Kurulu’nun mazisi de hatalarla doludur. Yüksek Seçim Kurulu 2011’de seçim tarihi olarak oy verme gününü esas almıştı. Oysa doktrine göre seçim süreci seçim tarihi ilan edildikten sonraki 60 gündür. Yüksek Seçim Kurulu 2017’de de hukuku çiğneyerek seçimde mühürsüz zarf ve pusulaların da geçerli sayılacağı kararını almıştı.
Ana muhalefet partisi bu konuda sesini çıkarmayarak teslimiyetçi bir politika izliyor. Geçmişte de dokunulmazlıklar konusunda Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz diyen Kılıçdaroğlu bu konuda da Erdoğan’ı mağdur duruma düşürmemek için fazla kurcalamayacağız diyor. Böylece anayasaya aykırılığa ortak oluyor. Seçim Nisan’da olursa erken seçim sayarız demişlerdi. Şimdi ise 14 Mayıs’a fit olmuş durumdalar.
Aslında iki temel yargı kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu ve Anayasa Mahkemesi özgürlükler açısından aleyhe problem yaratan kurumlar. Anayasa Mahkemesi ülkelerin gündemine İkinci Dünya savaşından sonra girdi. Meclis çoğunluğunun anti-demokratik kararlarına karşı yönetilenleri korumak amacıyla ihdas edildi. Bizde ise her iki kurum iktidar çoğunluğunun koruyucusu olarak çalışıyor. Anayasa Mahkemesi en son HDP’nin hazine yardımı hesabına bloke kararı aldı. Sonra da HDP’nin kapatma davasının seçim nedeniyle ertelenmesi talebini reddetti.
Anayasa Mahkemesinin karnesi öteden beri hep zayıflarla dolu. Hep şoven kararlarla dolu. 14 Temmuz 1993’te HEP’i kapattı, 1994’te DEP’i kapattı. 2003’te HADEP’i kapattı. 2009’da DTP’yi kapattı.
Her iki kurum da özgürlüklerin değil, baskıların teminatı.
Anayasa gereği Erdoğan’ın tekrar aday olamaması gerek. 2 ile sınırlamanın anayasal gerekçesi otoriterleşmeyi, tek adamcılığı önlemek. Muhalefet partilerine çok iş düşüyor.
Bu yazı Demokrathaber’den alınmıştır.